Cem Akkılıç

Biz cumhuriyeti sokakta bulmadık ki; "buyurun gelin yıkın diyelim!.. " Cem Akkılıç Ne mutlu Türk'üm diyene!

Yargısız infaz...

Ortaçağ döneminde yargısız infazlar yapılırdı...

Henüz insanî ve evrensel hukuk kaideleri keşfedilmemişti...


Ortaçağ'ın bitmesine iki asır kala, 1215 yılında İngiltere'de Magna Carta sözleşmesi imzalandı... Medeni hukukun ilk temelleri atıldı Avrupa'da... Suç işlediği iddia edilenlerin yargılanmadan cezalandırılamayacağı kabul edildi...


*

AKP Türkiye'nin başına musallat olmadan önce bizim de hukukumuz iyi kötü işliyor, en azından kumpas denilen rezillikten uzak duruluyordu... 


*

Bir kimsenin suçlu olduğunun tespit edilebilmesi için "yargılama" yapılması esasına dayanıyor evrensel hukuk. Yargılanmadan "ceza" alan bir kimse "yargısız infaz" ile kim vurduya gitmiş sayılıyor... Uygar ülkeler meseleye böyle bakıyor...


*

Özellikle hakaret suçlarında sessiz sedasız "yargısız infaz" dönemini başlattı AKP iktidarı... 


Şu kadar parayı ödersen, yargılama olmayacak şeklinde kısaca özetleyebilirim...


Bir de isim bulmuşlar:


"Ön ödeme"...


*

Şimdi biraz ayrıntısına dalalım mevzunun...


Genellikle hakkında yakalama kararı çıkartılan talihsiz kurban, yakalandıktan sonra kollukta salıveriliyor ve belli bir süre içerisinde savcılığa gitmesi isteniyor... 


Büyükçe bir meblağ tutarındaki parayı 10 gün içinde ödemesi gerektiği, aksi taktirde yargılanacağı söyleniyor... 


Yani "yargılama" korkutucu bir şeymiş gibi gösteriliyor ve parayı ödemesi bekleniyor... 


Oysa "yargılanmak" anayasal bir haktır!.. 


Kötü olan; bir iddia karşısında yargılanmadan peşinen cezalandırılmaktır...


*

Böyle bir hukuk anlayışı Ortaçağ karanlığının hortlatılmasından başka bir şey değil esasına bakarsanız...


Yargılama olmadan kesilen bir ceza zulüm dojazının artırılması, kamu güvenliğinin yok sayılmasıdır...


Mecelle'de bile yargısız infaz yoktu...


*

Adalet Bakanlığı'nın bültenlerinde bu uygulamanın; suç patlaması yaşayan Türkiye'de Yargı organlarını rahatlatmak, iş yükünden kurtarmak için yürürlüğe girdiği anlatılıyor...


Aslında bu açıklama tam bir itiraf...


Biz bu ülkeyi suç ülkesi yaptık...


Ve başa çıkamıyoruz...


Yargısız infazları başlatıyoruz!..


Buyurun, buradan yakın...


CEM AKKILIÇ 

2 Aralık 2025


"Alman savcı..." başlıklı yazımı buradan okuyabilirsiniz.


Cem Akkılıç 

Ön ödeme... Sakın ödemeyin... "Ön ödeme" ile alakalı neler yapılması gerektiğinı anlattım..
 

Ziyaret...

Bir cezaevine düşenler...

Bir de yakınları iyi bilirler...


Telefon görüşmesi için bile kırk dereden, kırk su getirirler mahkûm ve yakınlarına...


Yemekleri beğenmedim diyemezsiniz ahizenin karşı tarafındaki yakınlarınıza... Çeşitli hak mahrumiyetleri keserler...


Karşı taraftan bir başkası, misal; komşunuz söze karışsa, iki kelâm etse gönülden, en az bir ay telefon görüşmesi yasağını yapıştırırlar...


Küçük bir kavga...

Sayıma çıkmama...

Ziyaret yasağı ile sonuçlanabilir...

*

Cezaevi sonuçta, çeksin cezasını diyebilirsiniz...


Bizler uzun zamandır insanî bakışımızı kaybettik nasıl olsa...


*

Camekânlı ziyaretler...

Sevdiklerine dokunamayan mahpusluklar...

Ayda bir beklenilen açık görüşler...

Su gibi geçen o "bir" saatler...

Hâl hatır gôz yaşları içinde nasıl geçtiği anlaşılmayan...

Çocukların ağladığı hüzün dolu ziyaretler...


*

AKP MHP DEM ortaklığı ile elli bin insanın ölüm emrini veren Apo isimli caninin ayaklarına gidildi... 


Ağırlaştırılmış müebbetlikten henüz infazını doldurmamış terörist başını "ziyaret" ettiler...


İnfaz kanunlarına ters...

Yasalara aykırı...

Teamül dışı...

Ve...

Ahlaka aykırı...


*

Şehitlerimizin aziz ruhları, bir o kadar gazinin, öksüzün, dul kalanların, evlad acılarını söndüremeyen gözü yaşlı anaların, babaların ahı tutmazsa...


Allah tez vakitte...


Belâlarını versin!..


CEM AKKILIÇ 

25 Kasım 2025

Cem Akkılıç 




Bir Tayyip gider, bin Tayyip gelir...

Ekrem İmamoğlu için iki bin küsur yıl hapis cezası isteniyor, üç bin yedi yüz sayfa iddianame hazırladılar...

*

Taaa bin iki yüz on beş yılında İngiltere'de Magna Carta Sözleşmesi'yle birlikte yürürlüğe sokuldu "Masumiyet Karinası"... İlk defa o Sözleşme ile hukuk kaidelerine yazıldı yargılama sonuçlanmadan hiç kimsenin suçlu olamayacağı...


*

Avrupa'dan tam sekiz yüz on yıl geride olduğumuz için Ekrem İmamoğlu peşinen suçlu ilân edildi... Masumiyet Karinası falan hak getire...


*

Bin dokuz yüz bir yılında elektrikli süpürgeyi icat etti ecnebiler...


*

Tam yüz yirmi dört yıl sonra başta Ekrem İmamoğlu olmak üzere; topyekûn muhalefeti süpürüyorlar biz de!..


*

Avrupa yoksulluk belâsını geçen yüz yılın ortalarında tarihe gömdü, yoksul insan bırakmadılar...


*

Ekrem İmamoğlu tutuklanıp Silivri'ye atıldığında, yoksulluk sınırı 73.800 TL. idi, bugün 98.700 oldu...


*

Biraz daha gerilere gidersek; Ekrem İmamoğlu'nun henüz tanınmadığı yıllara...


*

Asgarî ücret ile hâlâ ev kiralanabiliyor, üstüne bir de o ev geçindirilebiliyordu Türkiye'de...


Gençlerin büyük çoğunluğu yurtdışına kaçıp, canlarını kurtarma peşinde değillerdi...


Üniversite gençliği yazları inşaatlarda amelelik yapmak zorunda kalmıyor, diploma aldıktan sonra üç harfli marketlerde günde on saat koli taşımak zorunda kalmıyorlardı...


Emekli, işçi, esnaf, çiftçi "soluk" alabiliyordu...


*

Esasında...


Ekrem İmamoğlu'nun başına gelen hadiseler hikâyedir...


Mesele uygarlıktır...


Bu kafa ile gidildiği sürece...


Gücü eline geçiren muktedirlere boyun eğmeye devam ettikçe...


Bir Tayyip gider, bin Tayyip gelir bu memleketin başına...


CEM AKKILIÇ 

15 Kasım 2025


Kim istemez ki!..

Cennet'e gitmek isteyenleri buradan alalım...

Cem Akkılıç 



Çekemiyorlar Reis'i...


Fuhuş serbest...

Ensest evlilikler serbest...

Pedofili serbest...

İmam nikâhı adı altında tecavüz serbest...

İmam osurunca löpür löpür sıçmak serbest...

Yerlere çöp atmak serbest...

Kaçak elektrik serbest...

Kılıfına uydurunca irili ufaklı her türden kaçakçılık serbest...

Sokakta silâh sıkmak serbest...

Simsarlık serbest...

Baronluk serbest...

Folofoş olmuş sınırlardan ülkeye eller cepte ıslık çala çala girmek serbest...

İzbe derneklerde, kıraathanelerde kumar oynatmak ve oynamak serbest...

İnternet üzerinden sanal kumar serbest...

Tavuksuz boş dürüm satmak serbest...

Peynir niyetine küflenmiş papates ittirmek serbest...

Üç kuruşluk şeyi bin kuruşa kakalamak serbest...

Üstü Mekke altı Şişhane gezmek serbest...

Şike serbest...

Faiz serbest...

Dolandırıcılık serbest...

Sahte diploma satışı, hatta diplomasız doktorluk, avukatlık yapmak serbest...

İşçilerin maaşlarını aylarca repo yapıp servete servet katmak serbest...

Sigortasız köle çalıştırmak serbest...

Güçlünün güçsüzün ümüğünü sıkması serbest...

İhalelere fesat karıştırmak serbest...

Soysuza "umut hakkı" talep etmek serbest...

Abdest alıp kul hakkını kemiğine kadar sıyırmak serbest...

Hikâye anlatmak serbest...

Palavra sıkmak serbest...

Cehennemi cennet diye yutturmak serbest...

Ülkenin kurucusuna sabah akşam günde beş posta sövmek serbest...


Unutup ıskaladıklarım varsa; alttaki noktalı satırı Türk milleti doldursun...


(..........)


Özetle:


Diyeceğim şu ki...


Dünya üzerinde, en azından bir gezginci olarak yazıyorum; Türkiye kadar "özgür" ve serbestliğin dibine kadar yaşandığı başka bir ülke görmedim, rastlamadım ben...


Herşey serbest!..


Muhalefetin "herşey yasak" diyerek atıp tutmasına aldanmayın, çekemiyorlar Reis'i...


CEM AKKILIÇ 

8 Kasım 2025


Bir önceki "Medeniyet çıtası..." başlıklı yazımı buradan okuyabilirsiniz.

Cem Akkılıç 

  0878 5623 

Medeniyet çıtası...

Bu halk eskiden de fakirdi...

Antalya'da beş yıldızlı otellere uzaktan bakardı yaz tatilini geçirdiği pansiyondan...


Bugün yaşadıkları şehirlerdeki diğer semtlere gidemiyorlar...


*

Hak-hukuk-adalet...


Mahkemeler mevsimden mevsime atar, adalet geç gelirdi...


Bugün geçtik adaletin geç gelmesini, iktidara en ufak bir eleştiri yazmak için mangal gibi yürek gerekiyor...


*

Yüksek eğitimimizi; Oxford, Yale gibi dünyaca meşhur üniversiteler ile kıyaslıyorduk...


Bugün Dünya'nın ilk beş yüz üniversitesi arasında yokuz... Bir zamanlar Dünya'nın parmak ile gösterdiği Boğaziçi'ni bile imamın tekkesine benzettiler...


*

Politikacılar eskiden de kavga ederlerdi...


Bugün gücü elinde tutan; kumpaslar kuruyor, iftiralar atıyor, kirli tezgâhlar tertipliyor, çemkiriyor...


*

Çünkü...


Asgarî ücrete yıldan yıla zam yapıldıkça, alım gücünün daha da düştüğü gibi...


Tarihler gün gün ilerledikçe, koşarcasına geri geri gidip, medeniyeti elinin tersiyle iten başka ulus yok bizden başka...


*

Tepki ise sınırlı...


Kabullenmişlik...


Kadercilik...


Korku ve derin yalnızlık duyguları sardı herkesi...


*

Tuhaf olan şu...


Açlıktan ölmekten korkmayıp, diktatörden tırsıyor, sustukça sıranın kendisine geleceğinden habersiz, nefes almayı yaşamak zannediyor, kuru ekmekle karın doyurmanın beslenme olduğunu düşünmesi gibi...


Medeniyeti reddetmiş, örgütsüz, bilinçsiz halk yığınlarının can çekişmesidir bu, ölmeden önce son çırpınışlar...


*

Aslına bakarsanız; medeniyet denilen yaşamsal şey bir talep meselesi... 


İstemek, hatta gerekirse uğruna savaşmak gerekiyor cesurca!..


*

Sonuçta...


Geldiğimiz noktada...


Medeniyet çıtası çoktan beridir düştü memleketin...


Bokun içinde hepimiz çaresiz debeleniyoruz...


Battıkça, içine çekiyor...


Çık çıkabilirsen...


CEM AKKILIÇ 

4 Kasım 2025


Bu yazımı okuyan kafayı üşütebilir. Kafayı üşütme riskine girecek olanlar, buradan lütfen.

 

Cem Akkılıç





Top Ad unit 728 × 90

Mehmetcik Vakfı