Hayır diyoruz ama...

AKP'nin henüz ortalıkta olmadığı yıllarda, gazeteciler eleştiriden tutuklanmazlar; hatta mizahçılar Demirel, Ecevit, Özal, Çiller gibi liderlerin eşek, maymun türünden karikatürlerini çizerlerdi...

Şimdi beğenmedikleri o eski Türkiye'de yandaşlık, yalakalık, yavşaklık henüz icat edilmemişti elbette...

O günler nostalji oldu, bu dincilere kaldı memleket...


*

Kasımpaşalı sokak kabadayısı görünümlü külhanbeyi kılıklıyı başbakan yapmaya karar verdiler emperyalistler...

Birden basın susturuldu, susmayanlar ya devşirildi ya da hapislere tıkıldı...

*

İşte tam o noktada; Google'ın You Tube'u ve ardından adına Sosyal Medya denilen devrim niteliğinde "alternatif basın" çıktı piyasaya...

Herkes gazeteci olacak, isteyen fikrini özgürce ifade edecekti...

Bilgiyi yayacağız, arayana ulaştıracağız demişti bir defa Google...

*

Meğerse kazın ayağı öyle değilmiş...

Misal:

Ege adalarının AKP tarafından Yunanistan'a peşkeş çekilmesini yıllardır belgelerle anlatmaktan dilinde tüy biten, millet bu gerçeği öğrenirse AKP baraj altında kalır diyen emekli kurmay albay Ümit Yalım'ın videoları Google'a göre "bilgi" sayılmıyormuş...

Kanal kanal dolaşıp dedesi Abdulhamid'in ne kadar varlıklı ve zengin olduğunu ağzının sularını akıtarak anlatıp, yasal mirasçıyım diyerek servet derdine düşen "mini etekli" türbansız Osmanlı sultanı Nilhan Osmanoğlu'nun videosu da Google standartlarında paylaşılması sakıncalıymış...

(........)

Neydi Google'ın sloganı?..

Bilgiyi yaymak, bilgiyi arayana ulaştırmak...

Yerseniz masal çok bunlarda...

Maaşlı AK Troller tarafından Atatürk'e yapılan hakaretlerle dolu internet...

*

Referandum sürecinde "hiç bir gerekçe göstermeden" dokuz yıllık You Tube kanalımı, dokuz şubat günü kapattı Google...

Dün de ikinci kanalım karartıldı...

İnternet yayıncılığı yaparak; bulandırdık denizi, uyandırdık kerizleri tabi?!..

*

Gerçeği anlatmaya çabalıyoruz, doğru olanı göstermek istiyoruz, hatta nasırlarına basıyoruz...

Ve "hayır" diyoruz ama...

Bu pezevenkler her yeri işgal etmişler...

Cem Akkılıç
15 Şubat 2017



Böyleydi...

Böyle oldu...