Dün bir kez daha baktım acaba doğrulandı mı diye. Son günlerin en önemli gündem konusu olan Anayasa değişimi, kısacası AKP’nin kurnazca oyununda pek sözü edilmeyen ve kabul edilen bir madde vardı. Ben, mümkün değil, artık bunu da değiştiremezler demiştim.
Keşke demez olaydım!
Çok yazıldı, çok çizildi… Vatandaşın, emeklinin, esnafın, işçinin, öğrencinin anayasayı umursadığı falan yoktu. İşsizlik, iflaslar, günden güne fakirleşen halkın hazin durumu, kısacası memleketin genel görüntüsü ortadayken, milletin bunu düşünecek hali elbette yoktu.
El çabukluğuyla apar topar hazırlanan anayasa değişim maddelerinde, hükümet arada öyle bir madde kaktırdı ki, gözlerden kaçmış gibi dursa bile amaçlarının ne olduğu anlaşıldı. Bundan böyle Yüksek Askeri Şûra kararları'yla Silahlı Kuvvetler'den ilişkisi kesilen personelin yargı yoluna gidip, itiraz etme hakkı doğdu.
Eskisinde bu yoktu!
Bilmeyenlere kısaca özetleyim; Yüksek Askeri Şûra kısaltılmış adıyla Y.A.Ş, yılda iki defa Başbakanın başkanlığında toplanan ve Kuvvet Komutanlarının ordu hakkında almış oldukları kararların görüşülüp, karara varıldığı ve terfilerin, atamaların düzenlendiği bir toplantıdır. En açık tarifiyle nihayetinde; T.S.K’nın görev ve rütbe dağılımında askerin tutumuna göre ordu içinde kalıp kalmayacağı belirlenir.
Şimdide bizim ahalinin anlayacağı dilde, mevzunun ana hatlarını anlatayım; bu değişiklikten sonra laikliğe karşı odaklarla ilişkisi olduğu saptanan personelin, yani bir şekilde irticai faaliyetlere orasından, burasından bulaştığı belirlenen subay ve astsubayların T.S.K bünyesinden şutlanıp, kapının önüne koyulmaları engellenecektir. Özetle cemaatçilerin, başta Fethullah’ın adamlarının bir türlü giremediği ordunun içine bu yolla sızmaları sağlanmış olacaktır.
Yüzünü doğunun karanlığına dönmüş, sırtını Amerika’ya dayamış olan bir siyasal partinin değiştireceği Anayasadan başka ne beklenirdi ki?
Şimdi biraz hafızalarınızı canlandırın ve hatırlayın.
Birileri geçmişte bu ülkede, Anayasayı ihlalden idam sehpasına çıkmıştı…
Birileri anayasa kitapçığını fırlatmış, milletin anasını ağlatmıştı…
Eskiden bir söz vardı; ‘’yavaş yavaş geliyorlar’’diye.
Şimdi ise kaktırarak geliyorlar…
Yazının başlığını, bir adım daha atıldı diye düzenlerken, esasında bunu kastetmiştim.
Bazı arkadaşlar bunu son adım olarak da algılayabilirler!
Cem Akkılıç
11 Nisan 2010
.
TARAF gazetesi manşet yapmadan önce hızlı davranarak; kendi darbe planımı açıklıyorum!
Kod adı: ELFENERİ.
Bursa’da ki tekstil atölyelerinin bombalı imha planı.
İşçiler akşam mesaisinden sonra evlerine döndüklerinde kademeli olarak Türban üreten tezgahlar imha edilecektir. Bu planda, bizim apartmanın yöneticisi emekli Albay Mehmet amcanın da ıslak, kuru, nemli olmak üzere her türlü imzası vardır.
Mümkünse Mustafa Balbay ile volta atmak istiyorum.
* * *
Önceki yazılar
.
4 yorum:
Cem Bey, saygılar. Yazmaya ve uyandırmaya devam. Geçit vermeyelim bu yobazlara.
CEM BEY HARİKASINIZ YAZILARINIZI PAYLAŞIMLARINIZI ZEVKLE İZLIYORUM BU ÜLKENİN SİZİN GİBİ YÜREKLİ CESARETLİ AYDINLARA İHTİYACI VAR BUDA BİZİM YOLUMUZ ÖLMEK VAR DÖNMEK YOK...
her platformda dile getiriyorum. asıl amaçları "değiştirilebilir" 4. maddeyi değiştirip, ilk üç maddeyi değiştirebilecek ortamı hazırlamaktır. YAŞ'da görevden atılan subaylara yargı yolunun açılması gibi maddelerle bu amaca yaklaşıyorlar. ülkemizin zaten sömürülen, ancak emperyalistler için istenen randımanı veremeyen yeraltı ve yerüstü kaynaklarının daha verimli şekilde sömürülmesi için, Atatürk'ün çağdaş, demokratik ve hukuksal yapılanmasının yok edilmesi gerekiyor. çünkü demokratik sistemlerde tek damla çıkmayan petrol, "tek adam" ile yönetilen ülkelerde bir anda fışkırıveriyor...
Textıl atölyelerinin adreslerini kağıda yazmayı unutmayın,malum darbeciler iki kelimeyi bile aklında tutamazlar(!!)hep kağıda dökerler.
Ertuğrul Bey
Yorum Gönder