Cem Akkılıç

Biz cumhuriyeti sokakta bulmadık ki; "buyurun gelin yıkın diyelim!.. " Cem Akkılıç Ne mutlu Türk'üm diyene!

Dünya; bunlar kadar ikiyüzlüsünü daha önce görmemişti...

İyi hatırlıyorum...

Yedi yaşındaydım...


Küçük Kumla'da anam beni kucaklayıp, paket gibi denize fırlatmıştı...


Etraftaki veletler şişme ördek ile suya girmeye korkarken, ben o dakika yüzmeyi öğrenmiştim can havliyle...


E yıllar geçti, denizde büyüdük, denizci olduk... 


*

İnsan gemi adamı olunca...


Gemiler ile alakalı mevzulara çok daha fazla ilgi duyuyor, hâkim oluyor hâliyle...


*

Kara bahtlı ülkemizde...


Hayatında ada vapuruna binmemiş olan Bilal'in armatör oluşu, gemicikler falan derken...


Bunlar işi bir hayli büyüttüler...


İsrail ile deniz ticaretinde işin bokunu çıkarttıklarında, muhalif halk tepki vermeye başladı...


İskenderun Limanı'nda düzenli ve organize "tepki eylemleri" düzenlendi...


İsrail'e askeri malzeme, demir-çelik, petrol, çimento, gıda, askerler için giyim kuşam ve hatta içme suyu taşıyan AKP'li işadamlarına ait ticari gemiler; gazlanma-joplanma pahasına sert şekilde protesto edildi...


Gemilerin üzerlerine "İsrail ile ticareti kes" pankartları asıldı!..


Baktılar olacak gibi değil, hakikaten İsrail ile ticareti bıçak gibi kestiler ansızın...


*


Şeytan'ın aklına gelmeyen, bizim akıllı bıdıkların aklına geliverdi çünkü!..


Bu defa ticaret rotasını değiştiren aynı gemiler, aynı ürünleri, bir anda Mısır'a taşımaya başladılar...


Tesadüf bu ya...


İsrail'de kurulduğu günden beri zerre ticaret yapmadığı Mısır ile görülmemiş boyutta alış verişe başladı...


*

Geldik bu günlere...


Bütün dünya alevler içindeki Filistin'e gemiler dolusu yardım yollarken, açlıktan ölmek üzere olan Gazze'nin masum çocuklarına hayatta kalsınlar diye gıda ve tıbbî malzemeler yağdırırken...


İsrail karşıtlığında mangalda kül bırakmayan bizim uyanıklar; henüz bir yardım sandalı bile göndermediler Gazze'ye... Bir tek geminin kalktığını gösteren resmî kayıt yok!..


Velhasıl kelâm...


Diyeceğim şu ki...


Dünya; bunlar kadar ikiyüzlüsünü daha önce görmemişti...


CEM AKKILIÇ 

6 Eylül 2025


Bir sabah uyandığınızda Türkiye'de neler oluyor?!.. Merak edenler buradan okuyabilir.


https://www.tiktok.com/@cem_akkilic

Cem Akkılıç 


Bir sabah uyandığınızda...

Bir sabah uyanıyorsunuz, internet kesilmiş...

Başka bir sabah uyanıyorsunuz, elektrik gitmiş...


Her sabah bir şeyler eksiliyor hayatınızdan; bu defa sular akmıyor...


*

Sabah sabah kapınız çalınıyor, postacı...

Savcılıktan bir zarf uzatıyor...

Alelacela açıp, okuyorsunuz...


Afgan iş arkadaşınızın türbanlı bir kız ile iki yüz lira karşılığında cinsel ilişkiye girdiği, Afganlı elemanın; abi sen de bu türbanlı kızı becer, çok ateşli bi'şi dediği iddia ediliyor...


Gözlerinizi faltaşı gibi açıp; acaba ne cevap vermişim Afganlı arkadaşa diye hızlı hızlı, soluksuz okumaya devam ediyorsunuz...


Yok ben türbanlı becermem, mikrop kaparım şeklinde Afganlıya karşılık verdiğinizi iddia edip, dine hakaretten iddianame düzenlemiş savcı...


İçinizden; ulan benim hiç Afgan iş arkadaşım olmadı, hatta normal Afgan arkadaşım da olmadı ki diyerek postacıyı uğurluyorsunuz...


Holivud'u falan geçtiniz, Yeşilçam'ın senaristleri bile böyle tırışkadan senaryo yazmadılar diyorsunuz içinizden...


*

Sabahın köründe gözleriniz mahmur; televizyonda onun sesi...

Her sabah tekrar ettiği nakarat...

"Fakirliği yendik, halkımız refah içinde..." diyor!..

Bir günlük çalışma ile, bir kilo kıyma satın alınamayan memlekette söylüyor bunu...

Gayet inanarak, hafiften sırıtarak...


*

Annelerin gözleri yaşlı, sabahları uyandıklarında çocuklarını okula aç gönderiyorlar... İstiklâl Marşı'nın daha ilk kelimesinde; "Korkma..." dedikten sonra bayılıyor çocuklar okul bahçelerinde...


*

Babalar çaresiz, her sabah iş bulma umuduyla uyanıp, bekliyorlar...


İş bulanlar aylarca maaşlarını alamıyor, faizci patronlar repoya atıyor paraları... Harçlık gibi olan maaşlarını on beş gün geç alanlar şanslı sayılıyor memlekette!..


*

Bekleyin...


Yine de, her yıkıma rağmen...


Karın doyurmasa da; umut, ekmek gibidir bu coğrafyada, tükenmez!..


*

Bir sabah belki bu millet gerçekten uyanacak...


Uyanacak da...


İş işten geçmiş olacak!..


CEM AKKILIÇ 

4 Eylül 2025


SİLİVRİ HATIRASI

Ölene kadar başucumda olacak... Okumak için buradan ulaşın.


Cem Akkılıç 



 



Ölene kadar başucumda olacak!..

Silivri'de 9 Nolu F Tipi'nde (Ekrem İmamoğlu'nun esir edildiği cezaevi) 33 ay esir edildiğim dönemde yaklaşık 100 kitap okudum!..

Silivri'nin kütüphanesi gerçekten iyiydi...


Ayda iki defa "kitap" veriliyordu. 


*

F tipi üç kişilik cezaevidir. Hakaret koğuşu olduğu için 6 kişilik olarak dizayn etmişlerdi kanunlara aykırı olarak. 


Cezaevi'nde iki hakaret koğuşu vardı. Ben bu koğuşlara "gel geç koğuşları" adını vermiştim, gelen en fazla bir iki ay kalıp, ilk mahkemede tahliye oluyordu!..


Ben ise ev sahibi gibiydim!.. Çoğu mahkûmu gereksiz yere müthiş avukat masrafından kurtardım... Hâlâ bana ulaşıp, hatırımı soranlar var...


*


İktidarın amacı göz korkutmak, halka baskı sağlamaktı... Hâlâ da öyle değil mi?!..


Ben de korkacak göz olmadığını iyi bildikleri için 33 ay "TUTUKLU" adı altında esir ettiler...


*

Kitaplar en iyi dostum oldular hücremde...


*


O dönemde bana bir çok kitap geliyordu dışarıdan. Koğuşta kurallar gereği; kendimize ait sadece "10 adet" kitap bulundurabiliyorduk... Sayıyı dengede tutmak için okuduğum kitapları Emanet Eşya Birimi'ne verir, yeni gelenleri okumaya başlardım... Diğer mahkûm arkadaşlar da benim sipariş ettiğim kitapları, kendi adları ile alıyorlardı. Böylece adet sınırından etkilenmedim uzun süre...


Dışarıdan gelen, satın aldığınız ya da eş-dostun yolladığı her kitap cezaevi kurulunca titizlikle incelenir, her sayfasına bakılır sonra mahkûmlara verilirdi...


Sakıncalı değilse; kitabın ilk sayfasına büyük harfler ile "SİLİVRİ KAPALI CEZA İNFAZ KURUMU GÖRÜLMÜŞTÜR" damgasını basıp, altına tarih atarlardı...


Böylece NUTUK'u onlara da okutmuştum...


*

Ben sayfaları okuyup çevirdikçe; aylar, günler akıp gidiyordu, özgürlüğe kavuşacağım günü bilmeden...


Tutukluluk kesinleşmiş ceza olmadığından "şafak" sayamazsınız!..


Dışarıya çıkacağınız tarihi asla bilemezsiniz...


Koyu bir belirsizlik girdabında, dört duvar arasında yoldaşınız olur kitaplar!..


Benim için NUTUK'da öyle oldu...


*


Esaretim dışarıda hâlâ devam ediyor Denetimli Serbestlik adı altında...


Her karanlığın aydınlığa kavuşması gibi o da bitecek...


NUTUK o günlerden bir hatıra...


Ölene kadar başucumda olacak!..


CEM AKKILIÇ 

1 Eylül 2025


"Mapushane..." başlıklı yazımı buradan okuyabilirsiniz


Cem Akkılıç 
 

Kahrolası dincilerin yarattığı "algıyı" yıkan fotoğraflar...


Atatürk hiç kimseye zorla "şapka" taktırmadı...


Atatürk hiç bir kadının "başörtüsünü" zorla çıkartmadı!..






Taarruz başlıyor...

Büyük kurtarıcının bu fotoğrafta neler düşündüğünü hiç bir zaman bilemeyeceğiz...

Bildiğimiz tek şey; emperyalistler için hiç iyi şeyler düşünmediği...


Taarruz başlıyor!..


CEM AKKILIÇ

26 Ağustos 2025




AKP'den kurtulduğu gün, bu millet sokaklara dökülüp, göbek atacak!..

AKP milletin sırtına öyle bir "yük" bindiriyor ki!..

Muhalifleri susturmak, bezdirmek için uyduruk "iddianameler" düzenleniyor...


Uyduruk olduğunu nereden mi biliyorum?!..


Almış olduğum tamı tamına seksen BERAAT kararından...


*

Mahkemelerin sonuçlarının BERAAT ile biteceğini kumpasçılar da biliyor...


Her BERAAT Hazine'ye; yani gariban millete müthiş bir "maddi yük" bindiriyor.


Mahkeme masrafları...

Baro avukatlarının ücreti...

Bilirkişi ücreti...


Uyduruk davalar için sadece yerel mahkemeler değil; istinaf, yani Bölge Adliye Mahkemeleri, Yargıtay'da mesai harcıyor!.. Polis, Jandarma, Adalet Bakanlığı'nın onlarca personeli, PTT görevlisine kadar...


Hem Yargı tıkanıyor hem de millete maddi yük bindiriliyor!..


Hakkımda verilen "seksen adet" BERAAT kararının maliyeti, mahkeme başına yaklaşık beş bin dolar masraftan, yaklaşık yarım milyon dolar ediyor...


Ve bundan sonra alacağım en az seksen BERAAT daha olacak!..


Nereden mi biliyorum?!..


Çünkü suç işlemiyorum!..


*

Peki; bütün bunlar ne için?!..


Aman kimse Tayyip Erdoğan'ı eleştirmesin, ses etmesin...


Korkunç hayat pahalılığına itiraz edenler, işsizliğe, barınma sorununa, harçlık gibi asgarî ücrete isyan edenler hukuk yolu ile bezdiriliyorlar!..


Beraat aşamasına gelinceye kadar, yargı tacizi ile kumpaslanan kişinin anasından emdiği sütü burnundan getiriyorlar, hayatını bitiriyorlar... 


Benim gibi gözünü karartıp, inat eden ve AKP ile boğuşmayı göze alabilen vatansever insanlar, zaten zar zor buldukları işlerden kovuluyorlar... 


Mesela ben; bayram günü, pazar günü demeden gözaltına alındığım günler oldu...


*

Oysa...


Talep ettiğimiz tek şey "insanca yaşam"...


Bizden çalınanların, bizlere hemen geri verilmesi!..


İddia ediyorum; AKP'den kurtulduğu gün, bu millet sokaklara dökülüp, göbek atacak!..


CEM AKKILIÇ 

23 Ağustos 2025

Cem Akkılıç 


Memleket hapı yuttu... başlıklı yazımı okumak isteyenler buradan lütfen. 



Avrupa'da yaşadığınızda neler oluyor...

Dakika bir, gol bir...

Özgürlüğün "tatlı esintisi" kaplıyor sizi... Ne güzel bi'şeymiş diyorsunuz kendi kendinize!..

Etrafta gülümseyen, huzurlu, kültürlü ve yüksek seviyede medeni, çağdaş, kaliteli insanlar görüyorsunuz...


*

Cebinizdeki 10 BİRİM para ile tam1kilo cillop gibi "kemiksiz" kuzu eti satın alabiliyorsunuz. O kadar eti alabilmek için sadece "kırk beş dakika" çalışmanız yetiyor...


Tüm gıdalar gerçek, hakiki... 


Türkiye'de tüketemediğiniz, uzaktan meril meril izlediğiniz, misal; Türk malı fındık-fıstık, birinci sınıf Türk malı meyveler Avrupa'da çok ucuza satılıyor. Meyvelerin kilosu 2 ila 5 BİRİM arasında fiyatlanıyor... Cam şişede satılan halis Türk malı zeytinyağını, cebinizdeki "madeni paralar" karşılığında sepetinize ekliyorsunuz!..


*

Ekmek neden zamlandı diye sosyal medya hesaplarınızda sormak zorunda kalmıyorsunuz, çünkü ZAM diye birşey yok... 


ZAM olmayınca, e malûm huzurlu oluyorsunuz... Fobi yerine Hobi'leriniz oluyor...


Kafayı kırıp, meydanda megafon ile Cumhurbaşkanı'na ana avrad dümdüz sövüp saydırsanız; cezası 80 BİRİM...

METRO'da falan polis arkanızdan koşturmuyor GBT için... Evinize savcılık kağıtları gelmiyor!..

Hepsi bu, nezarete bile atmıyorlar sizi...


*

İşsiz kalsanız; koşulsuz, günü gününe düzenli maaş veriyorlar... 

İşiniz varsa, para yetmiyor dediğiniz de, bir dediğinizi iki etmiyorlar... Her ay saniye sektirmeden 500 BİRİM yatırıyorlar hesabınıza...

*

Barınma sorunu yok!..

Sağlık sorunu yok!..

Aç kalma derdi yok!..


*

Henüz çeyreğini bile anlatmadım... Daha fazlası da var...


Var da...


Yazıyı burada kesiyorum; aksi hâlde sövüp suç işlemek zorunda kalacağım...


CEM AKKILIÇ 

19 Ağustos 2025


Bu yazımı okuyanlar kafayı üşütebilir. Riske girip okumak isteyenler buradan buyursun lütfen.





Top Ad unit 728 × 90

Mehmetcik Vakfı