Selanik’ten Bilecik’e göçmüşlerdi… Muhacir diyorlardı onlara… Kurtuluş Savaşı başladığında dokuz yaşında bir kız çocuğuydu Rahime… Açlık sınırını geçtim, zaten savaşın ortasındaydılar, ölüm her an her yerdeydi… Kurtuluş Savaşı dünya tarihinin en haklı savunma savaşıydı… Mısır koçanı kaynatıp, çorba niyetine içmişlerdi… Eşeğin toprağa bastığı yerde oluşan küçük nal çukurlarına dolan yağmur sularını içtikleri olmuştu… Babasını ve dayısını savaşta kaybetmişti…
Kolay değil, dünyanın en güçlü devletleri bir olmuş, dünyanın en verimli topraklarına sahip olan Anadolu‘ya saldırıyordu… Neredeyse bombalanmamış kasaba, şehit vermemiş köy kalmamıştı…
Biz diyordu, evet biz çok yoksulduk ama Mustafa Kemal Paşa sayesinde düşmanı kovduk…
*
Rahime büyüdü, kocaman genç kız oldu, işgal bitti, geldikleri gibi gittiler düşman orduları… Savaşın yaraları sarılıyordu… 1931 yılında O’nu Atatürk‘ün şef garsonlarından olan Sadettin bey ile evlendirdiler… Üç yıl sonra “Soyadı Kanunu” çıkartılınca Atatürk Sadettin beye Karabudak soyadını verdi… Annemden dinlediğime göre, dedem Sadettin bey Kurtuluş Savaşı’nda gözü kara ve gözünü budaktan ayırmayan bir asker olduğu için Atatürk bu soyadı vermiş…
Bir kaç yıl arayla önce Birsen ismini verdikleri bir kızları yani annem, daha sonra da Ceyhan ismini alan oğulları dünyaya geldi...
*
Şişli’de uzun yıllar yaşadığı tarihi Hayriş apartmanındaki dairesinde, “Atatürk dönemini” anlatırdı bana büyük annem… Memleketin ne zorluklarla kurulduğunu, yıllarca canlı tanığından dinledim…
Düşmanı kovduk ama Mustafa Kemal Paşa bununla yetinmedi, yeni bir ülke kurduk, biz kadınlar erkeklerle eşit haklara sahip olduk diyordu…
*
Türkiye’nin bugün düştüğü durumları görseydi, mutlaka üzüntüden kahrolurdu…
1993 yılında toprağa verdik, ışıklar içinde uyusun…
CEM AKKILIÇ
14 Mart 2018
14 Mart 2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder