Yahudi yazar Ian Kershaw‘ın iki ciltlik Hitler biyografisi bu zamana kadar yazılmış en kapsamlı eserler arasında ilk sırada gösteriliyor…
İki cildin toplamı 2000 sayfaya yakın…
Eserin ilk cildi olan Hubris‘in daha ilk sayfasında; yirminci yüzyılın akışını değiştiren liderlerin isimleri sıralanıyor…
Komünist liderler yerden yere vurulurken; Roosevelt, Churchil ve Kennedy gibi emperyalizmin ağa babaları övülüyor…
Daha eserin ilk sayfasında dikkatimi çeken şey şu oldu; varlığını mazlum ülkeleri kıyasıya sömürerek sürdürebilen, insanlığa zulüm edenlerin birer melekmiş gibi gösterilmesi ve o emperyalistleri mağlup eden tek lider olan Atatürk‘ün isminin geçmemesi…
Bir Hitler biyografisinde Atatürk’ün isminin geçmiyor oluşu belki eleştirilemez ama kapsamlı bir eserde dönemim liderleri hakkında ciddi kritikler yapılmışsa, Mustafa Kemal Atatürk‘ü görmezden gelmek ancak işgüzar ve ahmak bir yazarın işi olabilir…
Yurtta sulh, cihanda sulh ilkesiyle modern ve barışcıl bir ülke kuran, güçlü ordusunu “savunmaya yönelik” inşa eden büyük Atatürk‘ün isminin bir “Yahudi biyografi yazarı” tarafından hatırlanmaması şaşırtıcı değil aslında…
İnsanlığın belası olan emperyalistler, insanları çoluk çocuk ayırt etmeden öldürürken, dünyanın kendileri dışında kalan kısmını kıyasıya sömürmeden ve aralarında pay etmeden, zenginlik içindeki yaşamlarını
sürdüremeyeceklerini biliyorlar…
Atatürk’ün tehlikeyi fark edip, 1935 yılında Türkiye’ye “habis” gibi yerleşen, Osmanlı‘yı sömürüp yıkan uluslararası Yahudi şebekelerinin “yardım sever” kılığına bürünmüş Mason Locaları‘nı kapattırıp, ilgililerini sınır dışı etmesi, biyografi yazarı Ian Kershaw‘ı oldukça etkilemiş görünüyor…
Eğer yirminci yüzyılın siyasi, askeri, hatta ekonomik tarihi yandaş olmayan araştırmacılar tarafından ele alınıp, incelenecekse; baş köşede Atatürk’ü görmeleri mutlak kaçınılmaz olacaktır!..
Olaya karşı pencereden bakıldığında; Ian Kershaw eserinin ilk cildine Hubris ismi vererek, aslında kendi köklerine göndermede bulunmuş oluyor…
CEM AKKILIÇ
11 Şubat 2017
İki cildin toplamı 2000 sayfaya yakın…
Eserin ilk cildi olan Hubris‘in daha ilk sayfasında; yirminci yüzyılın akışını değiştiren liderlerin isimleri sıralanıyor…
Komünist liderler yerden yere vurulurken; Roosevelt, Churchil ve Kennedy gibi emperyalizmin ağa babaları övülüyor…
Daha eserin ilk sayfasında dikkatimi çeken şey şu oldu; varlığını mazlum ülkeleri kıyasıya sömürerek sürdürebilen, insanlığa zulüm edenlerin birer melekmiş gibi gösterilmesi ve o emperyalistleri mağlup eden tek lider olan Atatürk‘ün isminin geçmemesi…
Bir Hitler biyografisinde Atatürk’ün isminin geçmiyor oluşu belki eleştirilemez ama kapsamlı bir eserde dönemim liderleri hakkında ciddi kritikler yapılmışsa, Mustafa Kemal Atatürk‘ü görmezden gelmek ancak işgüzar ve ahmak bir yazarın işi olabilir…
Yurtta sulh, cihanda sulh ilkesiyle modern ve barışcıl bir ülke kuran, güçlü ordusunu “savunmaya yönelik” inşa eden büyük Atatürk‘ün isminin bir “Yahudi biyografi yazarı” tarafından hatırlanmaması şaşırtıcı değil aslında…
İnsanlığın belası olan emperyalistler, insanları çoluk çocuk ayırt etmeden öldürürken, dünyanın kendileri dışında kalan kısmını kıyasıya sömürmeden ve aralarında pay etmeden, zenginlik içindeki yaşamlarını
sürdüremeyeceklerini biliyorlar…
Atatürk’ün tehlikeyi fark edip, 1935 yılında Türkiye’ye “habis” gibi yerleşen, Osmanlı‘yı sömürüp yıkan uluslararası Yahudi şebekelerinin “yardım sever” kılığına bürünmüş Mason Locaları‘nı kapattırıp, ilgililerini sınır dışı etmesi, biyografi yazarı Ian Kershaw‘ı oldukça etkilemiş görünüyor…
Eğer yirminci yüzyılın siyasi, askeri, hatta ekonomik tarihi yandaş olmayan araştırmacılar tarafından ele alınıp, incelenecekse; baş köşede Atatürk’ü görmeleri mutlak kaçınılmaz olacaktır!..
Olaya karşı pencereden bakıldığında; Ian Kershaw eserinin ilk cildine Hubris ismi vererek, aslında kendi köklerine göndermede bulunmuş oluyor…
CEM AKKILIÇ
11 Şubat 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder