Cem Akkılıç

Biz cumhuriyeti sokakta bulmadık ki; "buyurun gelin yıkın diyelim!.. " Cem Akkılıç Ne mutlu Türk'üm diyene!

Ateş...

On dört uçağı var...

Bir tanesi Amerikan başkanının kullandığı Air Force One'ın bire bir aynısı... Hatta ondan bir yıl daha genç... "Asla düşmeyen uçak" deniliyor... Fiyatı beş yüz milyon dolar... 

Bu fiyata tam yüz tane gece görüşlü yangın söndürme uçağı alınabiliyor, son model...

*

Yaz bitmeden; neredeyse Yunanistan'ın yüzölçümü kadar bir alan yandı Türkiye'de son iki ay içinde... Yunanistan'ın elindeki yangın söndürme uçakları, bizimkinin tam "altı katı..."

*

Güzelim ülkemiz yanmaya devam ediyor, ateş köyleri yutuyor, şehirlerimiz tehdit altında...

*

On bir ormancı yanarak öldü Eskişehir'de...

*

Ege sahilleri cayır cayır yanarken, X platformundan uluslararası yardım talep eden, etiket açanlara jet hızıyla soruşturma başlatıldı...

*

Antalya'da çıkan yangında Azerbaycan ekipleri vardı... Aleve dayanıklı kıyafetler giymişlerdi, internete ihtiyaç duymadan konum takibi yapan cihazlar kullandılar... Uzaktan nabız ve oksijen takipleri yapılırken, bizimkiler sadece "orman" yazan fosforlu yelekler giydiler iyi mi!..

*

Ben bu yazıyı yazarken Bursa alevler içinde yanıyor, havadan müdahale yok... 

Ananı da al git dediği çiftçiler koştu yangına...

*

Kahramanmaraş'ı ateş sardı, Sakarya kül oldu, Tunceli öyle, İzmir kömür oldu... Yaz bitmeden en az üç milyon insan etkilendi ateş felaketinden... 

*

Aslında Kartalkaya Yangını'nda Kral'ın çıplak olduğu kabak gibi çıkmıştı ortaya...

(........)

*

Çatır çatır yanıyoruz, insanlar evsiz kalıyor, çocuklar okulsuz...

Hayvanlar ölüyor, yuvasız kalıyorlar, çığlıklarını duyamuyoruz bile...

*

Uçak yok, liyakât yok... Son bir yıl içinde envanterlere sadece bir tane yangın söndürme uçağı eklenmiş...

Boş tencerelere su dolduranlar yangınlara müdahale etmeye çalışıyor... 

*

Yıllarca hava attıkları, karınca yuvasını bile tespit ettiğini iddia ettikleri İHA'lar, SİHA'lar nerede?.. diye soruyor muhalefet...

*

Aslına bakarsanız...

Öyle uğursuz bir iktidara denk geldik ki; çeyrek asır boyunca yaşadığımız afetleri, felaketleri, vahşetleri saymayı unuttuk...

Sanırım büyük İstanbul depremi ile final yapıp, düşecekler milletin yakasından!..


CEM AKKILIÇ 

27 Temmuz 2025

Cem Akkılıç 





Turgut...

Turgut'un karısı Semra Özal bir zamanlar papatya kraliçesiydi. Bir dediği iki edilmez, bir eli yağda diğeri balda enfes bir hayat yaşardı çocukları ve kocası Turgut ile birlikte... 

Fakat Turgut'un bu ülkeye verdiği zararlar bile, bugün bu vatanın başına gelenlerin yanında devede kulak kalıyor... 

*

"Turgut gidecek hesap verecek, çaldıkları millete geri verilecek" denilirdi...

*

AKP tarafından beyni esir alınmamış, tarafsız ve  kırkını geçmişlere sorun...

Turgut zamanında asgarî ücret ile rahatlıkla ev kiralanır, o ev mis gibi geçindirilirdi. Emekliler ev alır, tatile çıkarlardı. 

Babam Turgut'un zamanında emekli olmuştu... Acıbadem Tur sokaktaki evimizin terasında her hafta sonu mangal yapardık... Babam rakısını keyifle içer, annem etli yemekler yapardı... 

Annem babam yaz geldiğinde bizim hacı Murat'a atladıkları gibi doğru Ege, Akdeniz turuna çıkarlardı... Kışın Yalova Kaplıcaları'nda alırlardı soluğu...

"Talepkâr" bir halk vardı, dünyayı gezen Avrupalı emekliler ile kıyas ederdi kendi yaşantısını...

*

Hiç unutmam; bir gün Turgut kürsüde konuşurken suikaste uğramış, parmağından vurulmuş, un çuvalı gibi olduğu yere devrilmişti... Canlı yayında tüm millet izlemişti... Annem birden ağlamaya başlamıştı...

Durmadan beddua ettiğin Turgut'a, şimdi neden ağlıyorsun diye hayretle sormuştum anneme...

*

Benim çocukluktan çıkıp, bıyıklarımın terlediği yıllar Turgut'un dönemine denk geldi... İlk gençlik yıllarımda Bakırköy'de Oya isminde kız arkadaşım vardı... Acıbadem'den Bakırköy'e taksi ile giderdim onunla buluşmaya... Aradaki mesafeyi varın siz hesaplayın... 

*

Turgut Türkiye'nin bugünkü hazin duruma gelmesine neden olan en önemli figürlerden biridir, taşları döşeyen oydu... Cemaatleri, tarikatları filizlendiren, FETÖ ve diğerlerine "can suyu" dökendi... 

Turgut hesabı ödemeden masadan kalktı gitti ve muhtemelen mezarında ters dönüyordur ama "gelen gideni aratır" atasözünü de bize kanıtlıyor değil mi!..

CEM AKKILIÇ 

20 Temmuz 2025

"Zamanda yolculuk..." başlıklı yazımı okuyanlar kafayı üşütme riskini üstlenmiş olurlar...

Okumak isteyenler buradan lütfen. 





Yazık ettiler bu güzelim ülkeye...

İnsan öğüten bir makine gibi siyasal İslam...

Aklı, bilimi, sorgulamayı yok ettiği gibi, Türkiye'nin istikbâli gençleri de yok ediyor, buruşmuş peçeteye çeviriyor âdeta...


*

Denetimli Serbestlik adı altında; tam iki yıldır esir tutuluyorum... 


Kendimi savaş esiri olarak tanımlayabilirim... 


Mesleğim olan denizciliği yapmam engelleniyor, karada bir denizci olarak konu mankeninden farkım yok...


Bu nedenle iki yıldır yapmadığım iş kalmadı, sekiz şehir gezdim...


*

Beni geçiniz...


Atatürk'ün yolunda giderken, canımın kuru yaprak kadar değeri yok...


*


Peki ya gençler!..


Türkçe öğretmenleri yaz mevsiminde asgarî ücret karşılığında garsonluk yapıyorlar...


Bizzat yaşayarak deneyimliyorum bu toplumsal dramı, hazin çöküşü... 


İki yıl önce garsonluk yaptığım ciğercide üç öğretmen, dişçilik Fakültesi'nden bir çocuk vardı... Mühendis adayları komilik yapıyordu!..


*


Bizi kıskanan Avrupa'da ortaokul seviyesindeki çocuklar yaz döneminde devlet destekli yurtdışında tatil yaparken, dünyayı tanırken, ufuklarını açarken; bizim üniversite öğrencilerimiz, öğretmenlerimiz inşaatlarda çimento taşıyor, garsonluk yapıyorlar...


Hatta öğretmen olup atanamamışlar, inşaat işçiliğini meslek edinmişler...


*

Para pulla işim yok, Denetimli Serbestlik Şartları gereği sigortalı işlerde çalışma zorunluluğum var...


Bir haftadır üniversitesi ikinci sınıf öğrencisi tıp okuyan arkadaş ile çimento ve fayans taşıyoruz sırtımızda... Cep telefonundan son ses Beethoven dinletiyor bana... Bel fıtığına yakalanmayım diye tıbbi taktikler veriyor, anatomi uzmanlık alanı...


*


Kezâ diğerleri...


Şantiye değil, sanki üniversite kampüsü...


Ben sabah sekiz akşam beş çalışırken, bu çocuklar haftanın yedi günü, akşamları dokuza kadar mesai yapıyorlar... Kazandıkları üç kuruş para ile ev bile kiralayamıyorlar...


*


Kısacası; bir avuç insanın zengin olmasına vesile olan siyasal İslam, milyonlarca genç insanı süründürüyor, çürütüyor, Türkiye'nin geleceğini çöpe atıyor!..


Yazık ettiler bu güzelim ülkeye yazık...


CEM AKKILIÇ 

12 Temmuz 2025


Bu yazımı okursanız kafayı üşütme ihtimaliniz var... Okumak isteyenler buradan lütfen.



MANGAL PARTİSİ


Eski silâhlar ne yapılır!.. Ya hurdaya ayrılır... Ya da müzelere kaldırılır... AKP yeni Kürt Açılımı'yla Dünya'da bir ilki başardı... Silâhları mangalda yakıp, kebap yaptılar... Biz de yedik!..


Cem Akkılıç 



Büyük hırsızlar...

Küçük hırsızlar karınlarını doyurmak için çalıyorlar...

Büyük hırsızlar, insanların geleceğini yok ediyorlar!..


Şöyle ki;


Bir ülkede ekonomiyi bilerek, isteyerek, plânlayarak tarumar ediyorlar!.. 


Halka varlık içinde yokluk çektirmek için, fiyatları bilerek şişiriyorlar... 


Tarafsız ve cesur ekonomistler bu duruma "servet transferi" diyorlar, ben "yasallaştırılmış gasp" diyorum!..


*

İnsanlar işsizlik girdabında kıvrandırılıyorlar ve yapmayacakları işlerde çalışmak zorunda bırakılıyorlar. 


Ardından maaş ödemeleri; "ekonomi bozuk" gerekçesi ile haftalarca ötelenip, REPO ve FAİZ'de bekletiliyor. Patronlar işçi maaşlarını katlayıp katlayıp, servetlerine servet katıyorlar. 


Çete lideri baş HIRSIZ işte tam bu noktada devreye giriyor.


Elindeki tüm devlet gücüne rağmen REPOCU patronlara; hoooop durun bakalım, siz ne ayaksınız demiyor!.. 


Denetlemiyor!..


Parayı patronlar ile kırışıyor... 


Aksi düşünülemez!..


*

Hırsızlığın olmazsa olmazı, en etkin ve geçerli silâhı; dinsel ajitasyon.


Dinimiz faizi yasaklar masalı pompalanıyor, algı yaratılıyor. Bunu bulamayan var, şükür et yüzsüzlüğü şırınga ediliyor!.. 


Hırsız'ın vazgeçemeyeceği şeydir din...


İkiyüzlülüğün mayasıdır... İşe yaramadığı bir kez bile görülmemiştir!..


*

Hırsız'ın önüne engeller de çıkıyor hâliyle... 


Engel çıkartanlar kısa sürede hukukî kumpaslar ile diskalifiye oluyorlar, toplumun gözünde suçlu ilân edilip, zindanlara tıkılıyorlar!..


*

Çark böyle işleyip gidiyor, baş Hırsız ve çetesi ülkeyi esir alıyor, kurdukları sistem lehlerine işliyor, ayaklarına taş değmiyor!..


*

Neyse ki bizim ülkede anlatmış olduğum hırsız çete lideri diktatörler yerine, "Millet'in adamı" var da; kaz gibi yolunmuyor, hırsızların insafına kalmıyor şanslı milletimiz!.. 


Uygarlığı ve demokrosiyi iliklerimize kadar yaşıyoruz!..


*


Yatıp, kalkıp, neşe içinde yuvarlanın...


Öpün, başınızın üstüne koyun...


Kadrinizin kıymetini bilin...


CEM AKKILIÇ 

22 Haziran 2025


Bu yazımı okursanız ve hâlâ kafayı üşütmediyseniz, üşütme ihtimaliniz var.

Üşütmek isteyenler buradan lütfen.



Cem Akkılıç 
Cemology günün videoları
Antrikot nedir! 
Atatürk camileri ahıra çevirdi mi!


Cumhurbaşkanı'na Hakaret Suçu'ndan polis aradı, şoke oldum!..

Edirne Karakolu'ndan bir polis memuru aradı. Hakkımda Edirne Savcılığı'nca ikinci defa Cumhurbaşkanı'na hakaret suçu gerekçesiyle soruşturma başlatıldığını söyledi. İfadeye çağrılmadım!.. Sadece "adres tespiti" için hâlen İstanbul'da olup olmadığımı öğrenmek istedi. 

Son derece nazik, biraz da "mahçup" bir ses tonu ile konuştu ve görüşme arkadaşça "sohbete" dönüştü.

 

*

Edirne Cumhuriyet Savcılığı'na iki yıl önce suç duyurusunda bulunduğumu ve hakaret içerikli sahte CEM AKKILIÇ profillerinin kimler tarafından açılıp, yönetildiğinin savcılık tarafından tespit edilmediğini, elimde bu konu ile alakalı "Takipsizlik" belgesi de olduğunu anlattım. 


Aynı savcılığının şikâyetçi olduğum "profilleri" öne sürerek, soruşturmalar başlatmasının "HUKUKÎ TACİZ" olduğunu ve bu hukuksuzların, bir devletin başka bir devleti işgâl ettiğinde uyguladığı "DÜŞMAN HUKUKU'NDA" görülebileceğini söyledim. Zaten yıllardır bu hukuksuzlukları ve benzetmeyi, videolarım aracılığı ile haykırıyorum!..


*

Elbette polis "emir kulu" ve inanın bu hakaret suçları konusunda artık onlar da bıkkınlık yaşıyorlar!..


Bu işin kumpas olduğunu, beni tamamen "susturmak" ve bezdirmek için yapıldığını, tam seksen adet (80) beraat almış birisi olarak suç işlemediğimin mahkemeler tarafından defalarca kanıtlandığını anlattığım da; polis memuru nezaketinden zerre sapmadan bana dostça bir akıl verdi ve şoke etti beni!..


Bunun kumpas olmadığını düşündüğünü, mernis adresimin Edirne'de gözükmüş olmasından dolayı, soruşturmaların Edirne Savcılığı aracılığı ile açıldığını dile getirdi!..


Ve asıl beni hayrete düşüren, polislerin bile artık bu hakaret işlerinden bıktığını anlamama neden olan dostça tavsiyesini iletti...


Edirne küçük bir yer, adresini İsranbul'a aldırırsan orada iş yükü çok. İhbarların, soruşturmaların sana ulaşması ve seni meşgul etmesi daha uzun sürer!..


Kendisine teşekkür ettim ve görüşme bitti...


Türkiye ne hâle geldi değil mi!..


CEM AKKILIÇ 

21 Haziran 2025


Tayyip Erdoğan'a karşı kazandığım hukuk zaferlerini görmek isteyenler buradan bakabilirler.


 Cem Akkılıç
 

Sizin ülkenizde insan hayatı on mark mı?!..

Doksan dört yazıydı...

Karadeniz kıyısında Şile'de aile çadır Kampı'ndaydık...


Kamp'ın sahibi Şile'li emekli deniz astsubayı Seyfi isminde birisiydi...


Balık gibi yüzdüğüm için; burada çok boğulan oluyor, gel "gönüllü" kurtarmacı ol teklifinde bulunmuştu...


Nasıl olsa yaz boyunca orada tatil yapacağım için teklifi kabul ettim...


*


Seyfi bey emekli olduğu gemiden hatıra olarak bir can simidi getirmiş, al bunu önce boya, sonra Kamp'ın girişine as demişti...


Bir süre sonra o can simidini astığım duvardan indirip, uzunca bir ipe bağladım... Hayatları "kurtarmak" için...


*


Berrak bir havada insanlar neşeyle denize giriyorlardı... Karadeniz hep yaptığı gibi; haber vermeden, aniden patladı... Kıyıdan beş altı metre uzaklıkta insanlar çığlıklar atıyordu!.. 


Bir kaç kişiyi sudan çıkarttım ancak Alman karı koca bir hayli uzaktalardı...


Onları almak için harcayacağım zaman ve tabiata karşı vereceğim mücadele sırasında büyük ihtimal boğulacaklardı... 


Onlara doğru yüzmekten vazgeçip, kumsala çıktım ve can simidini olanca gücümle fırlattıktan sonra çılgın dalgalara attım kendimi...


Almanlar can simidine ulaştılar, uzun ipe asılıp yanlarına yüzdüm ve sağ salim sudan çıkarttım...


Kumsalda "alkış tufanı" koptu...


*


Bu kurtarma operasyonunda can simidi kırılıp, bir kaç parçaya bölündü... 


*


Seyfi bey olan biteni dürbünü ile Kamp'ın çay bahçesinden izliyordu...


Beni çağırttı...


Derhal 10 Mark iste Almanlardan dedi...


Nasıl yani diye hayretler içinde sordum...


Can simidinin ücreti...


Git kendin iste diyerek tersledim...


*


Alman kadın ilk şoku atlatmış, kocasıyla yarı baygın kumsalda yatarken, masmavi gözlerini kısıp, keskin bir nefret ile Seyfi'ye bakıp İngilizce olarak; sizin ülkenizde insan hayatı on Mark mı?.. diye sordu!.. 


*


Üzerlerinde hiç para olmayan Almanlar akşamüstü paranızı getireceğiz dediler ve otellerine döndüler...


*


Bizim Kamp sakinleri iddiaya tutuştular, getirecekleri mi getirmeyecekler mi?!..


On mark Seyfi'nin cebine girdi sonuçta...


*

Diyeceğim şu ki; ahlak denilen şey bir toplumun gelişiminde büyük rol oynuyor...


Bir Almanlara bakın...


Bir de bizim hâlimize!..


CEM AKKILIÇ 

8 Haziran 2025

"Türk sorunu..." başlıklı yazımı buradan okuyabilirsiniz. 
Cem Akkılıç 

Kemalizm demode oldu diyen hainler bize 1400 yıl öncesinin çağ dışılığını ve yaşam modelini dayatıyor!..

Bu kitap yeni çıktı...

AKP'nin çeyrek yüzyıldır yaptıkları ve yapacaklarına bakarsak; Kemalizm, bırakın demode olmayı, kurtuluşun tek anahtarıdır!..

Bu kitap Kemalizm'in neden demode olmadığını ve demode olmayacağını anlatıyor!..

Türk sorunu...

Yıllarca "Kürt sorunu" diye diye milletin kafasını ütülediler...

Ütülemek ile kalmadılar, resmen dikte ettiler...


*

Güzel ülkemde...


Ege kıyıları Kürtler tarafından ele geçirilmiş...


Keza Akdeniz...


Gidenler bilir; plajda oturmak isteseniz, Kürt şezlong mafyası tepenizde bitiyor... Sıkıysa haraç vermeyin, kovalıyorlar!..


Sırf sosyal deney olsun maksadı ile kıyılarımızda numaradan iş arayın... Tipinize, şivenize bakıp Türk olduğunuzu anladıklarında kapıyı gösteriyorlar...


Dedim ya; işgal edilmiş kıyılarımız, Türk kendisini turist hissediyor...


*

Bir de kendimden örnek vereyim...


Asrın Tayyip'i'ni eleştiri suçundan 33 ay Silivri'de tutuklu adı altında F Tipi'nde esir edilmiştim... 


Üç kişilik koğuşlarda kalıyoruz, gelen en fazla iki ay kalıp tahliye oluyor, ben kazık çakmaya devam ediyordum...


Siirtli birisini getirdiler günün birinde...


Herif bana; sen Atatürk'e tapıyorsun, ben Apo'ya dedi iyi mi?..


Yirmi gün yattı, tahliye ettiler...


Beşiktaş'ın göbeğinde, kebapçı dükkanı işletiyormuş...


*

Türk Kürt ayrımı yapmak, toplumu karpuz gibi ikiye bölen AKP'nin değirmenine su taşımak için yazmıyorum bu yazıyı...

Kürtler alınmasın ama...

Kürt bu ülkede başbakan oldu...

Kürt bu ülkede iş adamı, iş kadını oldu...

Kürt bu ülkenin tüm imkânlarından faydalandı, faydalanıyor...

Kürt bu ülkede ağa oldu, derebey oldu... 

Oldu da oldu!..


*

Türk kendi ülkesinde işsizliği, fakirliği, hukuksuzluğu dibine kadar yaşamıyor mu?..


Bu ülkede ne kadar Kürt sorunu varsa, iki katı da Türk sorunu vardır arkadaş...


CEM AKKILIÇ 

14 Mayıs 2025

Cem Akkılıç 




Top Ad unit 728 × 90

Mehmetcik Vakfı