Pasaport polisi hoşgeldiniz diyerek vizesini bastığı pasaportumu nazikçe uzattı gülümseyerek…
Pasifik’i aştıktan sonra karaya ayak basıp, Hong Kong‘un İngiliz Pubları’nda iki tek atmak için ayrıldım Liman’dan…
Büyüleyici şehir Hong Kong henüz Çin‘e devredilmemiş, hâlâ İngiliz kolonisiydi…
Etrafı iki yüz otuz tane irili ufaklı adalarla çevrili bu modern ışıltılı şehirde adalara ulaşım, sıkı durun; tüp geçitlerle yapılıyor…
Sirkeci’den, Kartal’dan, Yalova’dan adalara tüp geçit ile ulaşmak gibi bir şey yani…
Atladım bir taksiye… Tüp geçitten geçtik, adaya ulaştık… Sonra bir diğerine yine tüp geçitle… Sanki adamlar okyanusun altına ikinci bir şehir kurmuşlar… İstersen tüpün bazı bölümlerinde duruyorsun, yemek yiyorsun, masa tenisi oynuyorsun, hatta pandomim izleyebiliyorsun… Küçük cep sineması bile var…
O tüp geçit senin, bu tüp geçit benim dercesine ne kadar tüp geçit varsa hepsinden geçtim… Ne bir araç kuyruğu ne de gişe yok!.. 1 kuruş ödemedik arkadaş…
Neredeyse tüp geçitleri kullandık diye üstüne para verecekler Hong Kong‘ta… O derece yani…
Anlattığım tüp geçitleri adamlar fi tarihinde, Asrın Tayyip‘i daha kısa pantolon giydiği yıllarda yapmışlar…
*
Biz de; elin yabancısının yaptığı, geçseniz de geçmeseniz de ücretini ödediğiniz “Avrasya Tüneli” var…
Sabahtan akşama kadar milletin kafasına kaktıkları Avrasya Tüneli‘nden tek yönlü geçiş 21 gayme… Dönüşte bir 21 gayme daha yapıştırıyorsunuz… Asgari ücret ile hayatta kalmaya çalışan bir garibanın, neredeyse bir gün kölelik yaparak kazandığı parayı gişelerde kapıyorlar…
*
Şayet bunları 24 Haziran‘da kovmazsanız, emin olun mahallenize de “gişe” koyup, hasılat rekoru kıracaklar…
CEM AKKILIÇ
30 Mayıs 2018
30 Mayıs 2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder