Cem Akkılıç

Biz cumhuriyeti sokakta bulmadık ki; "buyurun gelin yıkın diyelim!.. " Cem Akkılıç Ne mutlu Türk'üm diyene!

Hayalet Gemi’yle geçmişe yolculuk…

Gece başlayan kar yağışı tipiye dönüşmüş sabah olduğunda Hayalet Gemi‘yi kaplayarak kiri pası örtmüştü… Bu haliyle gemi, komedi filmlerinde görülecek türden; gelinlik giymiş yaşlı kadınları andırıyordu gözümde…

Kar yağışı bir nebze olsun soğuk havayı kesmişti ama soğuk yine de içime işliyordu… İnsanın terk edilmiş hurda bir gemide tek başına yapacağı fazla bir şey olmadığı için zihinsel olarak “geçmişe yolculuk” yapması kaçınılmazdı… İnziyava çekilenlerin geçmişleri ile muhasebe yapmaktan kaçamadıkları gibi, ben de ister istemez geçmişime kısa kısa gelgitler yapıyordum…

Sonunu bekleyen bu hurda gemide, kim bilir kimler gittikleri yabancı ülkelerde kaçıp, kendilerine yeni bir hayat kurmuşlardı acaba?!..

Uzun yıllar önce çalıştığım bir gemide Mehmet Akif Ersoy‘un “Safahat” isimli şiir kitabını elinden düşürmeyen bir makine personeli Avustralya’da kaçmıştı… Oysa sefer boyunca limanlarda dışarıya çıkmaz, kafir ülkelere ayak basmam derdi… Herhalde kafir dediği ülkeler arasında ayrımcılık yapıyor olmalıydı ki; yine başka bir “kafir” ülkede almıştı soluğu…

*

Balıkçı Bedik günlerdir evinde kırk derece ateşle yatıyordu… O benim karayla bağlantımı kuran yegane kişi olduğu için kumanyamı ve jeneratörün yakıtını getiren tek kişiydi…

Mutfağa girdim, son kalan dört dilim tost ekmeği ile bir domatesi ve tenekenin dibinde kalan beyaz peyniri kazıyıp Köprüüstüne çıktım… Mazotsuzluktan jeneratörü çalıştıramadığım için sıcak su temin edemiyordum… Bu soğuk havada mütevazi kahvaltımın yanında sıcak bir kahve ne güzel giderdi… Kırlangıça konan iki kargayı görünce tek olmadığımı anladım…

Bula bula bu kuşlar bu hurda gemiyi bulmuşlardı… 

Aç oldukları belliydi… Ekmek dilimlerinden birini ikiye bölüp, aç misafirlerime verdim…

Denizcilikte paylaşmak önemliydi… Hayvan bile olsalar can taşıyorlardı misafirlerim… Karlı havada onca yolu uçup Hayalet Gemi‘ye gelmişlerdi bir parça ekmek için…

*

Zamanda yolculuk devam etti zihnimde… Artık Hayalet Gemi’de ekmek yoktu… Bundan sonra da olmayacaktı… Kim bilir belki de onu römorkörler İzmir Aliağa Limanı‘na götürecekler sonra da sökümü gerçekleşecekti…
İzmir’in ayrı bir yeri vardı ben de… Alsancak Limanı‘nda polisler kamaramı aramış sonra da kelepçe vurarak Savcı’nın karşısına çıkartmışlardı beni…

Bir kaç sorgudan sonra serbest bırakmıştı savcı… Bu rutine dönmüş, aslında bezdirmek için yaptıkları psikolojik işkenceden başka bir şey değildi…

İzmir’de üç defa gemiden alınmış, bir defasında karakolda nezarette sabahlamıştım… Bana karakola kadar ikinci kaptan ve çarkçıbaşı eşlik etmişlerdi… Andrew Mango‘nun “Atatürk” kitabını okuyup, nezarethanenin tahta yatağında yastık yapıp uyumuştum…

*

Aslında bir bakıma Türkiye, şimdi içinde yaşadığım bu terk edilmiş hurda gemiye dönüşmüştü… Bir parça ekmeğe muhtaç kolu kanadı kırık insanların ülkesiydi artık burası…

Dünyadan kopmuş, yalnız kalmış bir garip ülke…
İktidara itaat etmeyen benim gibi vatandaşlarına her türlü eziyeti reva gören bir ülke…

*

Bir kaç duble yol, hastane ve her yere dikilen AVM’lerle toplumun en az yarısı kandırılmıştı ve bu insanlar fakirliklerine itiraz etmeyen, yoksulluğun Tanrı’nın sınavı olduğuna inananlar halini almışlardı…

Blog yazmayaGezi Parkı Eylemleri‘ne katılmaya ve iktidarı eleştirmeye devam edecektim… Ben yazdıkça onlar saldıracak, onlar saldırdıkça ben daha fazla yazacaktım…
Bizler Devrim‘i savunmaya yemin etmemiş miydik?!.. Elimizden ne geliyorsa yapacaktık…
Bir okuyucu siyasi yazılarım için şu benzetmeyi yapmıştı… “Sizin yaptıklarınız kumsala vurmuş ölümü bekleyen binlerce deniz yıldızını tekrar denize atmak gibi… Belki hepsini kurtaramayacaksınız ama çabalarınız bizlere umut verici…”

Sunay Akın bir şiirinde “Devrim’i” anlatıyordu…

“Kağıt bir gemidir devrim… Bütün gemiler hurdaya çıksada sonunda…
Taşıdığı özgürlük şiiriyle batmadan yüzer nicedir dünya sularında… Kim bilir kaç yunus görmüş kaç deniz gezmiş…”

*

Akşam olmuştu ve ıssız Hayalet Gemi‘ye karanlık çökmüştü… Hurdaydı hurda olmasına ama hiç olmadığı kadar özgürdüm artık…


CEM AKKILIÇ
4 Mayıs 2017



Bir önceki bölüme buradan bakabilirsiniz.

Bir sonraki bölüme buradan bakabilirsiniz. 





Cem Akkılıç Hayalet Gemi

Hiç yorum yok:

Top Ad unit 728 × 90

Mehmetcik Vakfı