Cem Akkılıç

Biz cumhuriyeti sokakta bulmadık ki; "buyurun gelin yıkın diyelim!.. " Cem Akkılıç Ne mutlu Türk'üm diyene!

Bu millet adam olmayacak…

Hadi gel Kadıköy Sahili‘nde iki tek atalım, kafaları parlatıp cilalayalım dediğimde balıklama atlar, iki eli kanda olsa koşar gelirdi kaptan-ı derya Ersoy Şakar

Petrol kokusu almış Yahudi neyse, Ersoy’da biranın kokusunu aldığında yelkenleri suya indirir, makinelere tam yol verip olay mahalline gelirdi… Bazen bir meyhane, bazen de bir ağacın dibi olurdu kafaları parlattığımız mekân…

Eee gemici adam içecek tabi diyenleriniz olabilir…

Hiç bitmeyen kredi borçları, haciz memurları, günde beş vakit namazını niyazını kaçırmayan armatöründen alamadığı birikmiş maaşları ile kaptan-ı derya Ersoy hep ağlardı… 

Bir defasında Hollanda’da yeni katıldığı gemiden kontratını bitirmeden ayrılmış, namazını niyazını kaçırmayan armatörünün sigortadan yüklü miktarda para kopartmak için ''kaza süsüyle'' batıracağı külüstür gemisine ikinci kaptan olarak transfer olmuştu… Namazını niyazını aksatmayan armatörü eskiye dönük birikmiş maaşlarını ve ikramiyelerini de vereceğini vaat etmişti kaptan-ı derya Ersoy‘a… Bu transfere bir teşekkür olarak ofiste beyaz fistanlı takkesiyle namaz kılmış, huşu içinde tespih çekmiş, akşam olduğunda her zaman yaptığı gibi kimselere görünmeden sıvışıp kafayı parlatmıştı Ersoy…

Günlerden bir gün kaptan-ı derya Ersoy, şaka sanmayın, kaptanı olduğu gemide rehin alındı… Hem de İtalya‘nın Silicyası’nda…

Namazını niyazını kaçırmayan armatör İtalya’da bulunan gemisini borçları yüzünden bırakmış, şirketin tabelasını değiştirerek sıyrılmıştı borçlardan… Ersoy İtalyan polisleri tarafından geçici olarak göz altına alındığında; gemisinde ne kuru ekmek ne de bir damla su kalmamıştı…
Türk gazetelerinde “İtalya’da Türk gemici dramı” diye manşet olan olay sonrası kaptan-ı derya Ersoy ve tayfaları açlıkla yüz yüze kalmış, namazını niyazını kaçırmayan armatörün kumanya parası yollamamasıyla Sicilya‘da ölümle burun buruna gelmişti…
Stella Maris Kilisesi‘nden bir Rahip olayı duyunca, pazar ayinlerinde toplanan“bağışlarla” gemiye uzun süre yiyecek ve su yollamıştı… Kilise’nin pazar ayinlerinde okunan her dua sonrası yapılan bağışlar Ersoy Şakar ve tayfasının hayatta kalmasını sağlıyor, Türkiye’de namazını niyazını kaçırmayan armatör ise kurduğu yeni şirketinde milyon dolarları mideye indirmeye devam ediyordu…

Ofiste dua okuyan kaptan-ı derya Ersoy, şimdi Kilise’de beddua okuyordu ama iş işten geçmiş, atı kapan çoktan Üsküdar’ı geçmişti…

*

Bunları neden mi anlattım?!..

Bu millet; her gördüğü sakallıyı dedesi zannedip, üç kulhuvallah bir elham fısıldayana, kürsülere çıkıp Kuran sallayanlara inandığı sürece adam olmayacak!..

Karnını doyuracak bir Kilise bile bulamayacak!..

CEM AKKILIÇ
30 Kasım 2017

Hiç yorum yok:

Top Ad unit 728 × 90

Mehmetcik Vakfı