30 Ağustos günü anavatandan on bir bin kilometre uzakta Vietnam sınırına yakın bir Kamboçya köyüne düştü yolum... Kiri Vong'a bağlı adı sanı olmayan küçük bir köye...
Çocukluğumdaki Anadolu'nun o konuksever insanları sanki bu köye kaçıp yerleşmişlerdi... Aynı yoksulluk, birbirine benzeyen güler yüzlülük ve misafirperverlik...
Toplasanız otuz haneyi geçmeyen köyde
barakalarda yaşayan bu insanlar, dünyadan kopuk, stresin ne olduğunu bilmeyen, geçmişle bağları duvarlara çerçeveledikleri bir kaç solmuş aile fotoğrafından ibaret, geleceği ise kafaya takmadan yaşayan mutlu bir çoğunluk Kamboçya'da...
barakalarda yaşayan bu insanlar, dünyadan kopuk, stresin ne olduğunu bilmeyen, geçmişle bağları duvarlara çerçeveledikleri bir kaç solmuş aile fotoğrafından ibaret, geleceği ise kafaya takmadan yaşayan mutlu bir çoğunluk Kamboçya'da...
Tuktukçunun (motorsiklet taksi) beni köye bıraktığı andan, ayrılana kadar müthiş bir ilgi...
Bu köy başka bir gezegen adeta... Kötülüklerin, dedikoduların, kavgaların olmadığı uzak mutlu bir diyar...
Çıplak ayaklı çocukların yoğun ilgisinden kurtulup, barakasında kalacağım ailenin reisi, "büyük baba" beni güler yüzle karşılıyor avluda... Elindeki cep telefonundan harika Khmer müzikleri dinliyoruz...
Onca yoksulluklarına rağmen kahkaha ve neşe bir an olsun eksik olmuyor köy halkında... Sırasıyla herkesle tanışıyorum, ikramlar ardı ardına...
Ev sahibi yaşlı hanımefendi yıllar önce eşinden ayrılmış, iki oğlu iki kızı ve torunları ile yaşıyor...
İlk gece yatağımı gösteriyorlar... Tahta bir yatağa kıvrılıyorum, on dakika geçmiyor kaldırılıyorum... Yer yatağı hazırlamışlar... O "tek yer yatağı" benim içinmiş... İtiraz ediyorum, yaşlı hanım kabul etmiyor ve tahta yatakta yatıyor iki buçuk yaşındaki torunu ile...
Sivrisineklerden korunmak için tepemde bağlı duran kırmızı tülü açıp, bir nevi kafes şekline getiriyorlar yatağımın etrafında...
Ertesi sabah dört buçuk sularında şafak sökmeden uyanıyorum... Budist ayinlerinde söylenen, duyduğunuzda acıklı bir his yaratan şarkı-ilahi karışımı sesler doluyor barakanın içine...
Cem Akkılıç
2 Eylül 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder