Yaş oldu 50...

50. Yaş günüme dünyanın öbür ucunda Kamboçya'da Göçmenlik Tutukevi'nde gireceğim aklımın ucundan geçmezdi... İnsanın aklından geçmeyen şeyler başına gelebiliyormuş... 

Lütfen bu iletiye kutlama mesajı ile yanıt vermeyin... Amacım; ömrümden bir yılın daha gidişini kutlamak değil, insan ömrünün  köşe başlarından biri olan 50. yılın kısa bir özetini yapmak, hepsi bu...

Neden buradayım?!.. Yani neden bir Göçmenlik Tutukevi'nde özgürlüğümün büyük bir kısmından yoksunum?!.. Hikâyemin sonunu baştan anlatıp, zeki okuyucuların gerisini çözeceğine olan inancımdan dolayı yazıyı uzatmayacağım...

Suçum Atatürkçülük... Çocukken yazlık sinemadan çaldığım film afişleri dışında bu 50 yıllık yaşamım boyunca yüz kızartan bir suç işlemedim... Pasaportuma "diktatör" tarafından el koyulunca, vizemi yenileyemedim ve kaçak duruma düştüm... Kamboçya'daki Zaman Üniversitesi'nin teröristleri kadar şanslı ve torpilli olmadığım için pasaportum diktatör tarafından geri verilmedi... 

Yaşadığımız dönem, aslında tüm teröristler için bir özgürlük çağı... 

90'lı yıllarda 12 baskı yapan müzik kitapları yazmıştım... 2002'den sonra işler değişti, cumhuriyet ve rejim tehdit edilmeye başlandı ve ben de rock gruplarının yaşam hikâyelerini yazmak yerine, Mustafa Kemal Atatürk'ü yazmaya, Atatürk'e düşman olanlara o büyük lideri anlatmaya başladım bloglarımda...

Bu tamamen faydasız bir çabaydı çünkü karşımdaki kitlenin beyin ölümü çoktan gerçekleşmişti... Daha fenası; sessiz kalan insanların durumuydu... Bir çoğunuzun özellikle yakınları tarafından uyarıldığı gibi, "memleketi sen mi kurtaracaksın" teranelerini çok fazla işittim...

23 yaşımda Amerika kıtasının batı tarafını neredeyse baştan sona dolaşıp tüymediğim için bana "aptal" diyenler olmuştu... Fakat o yıllarda ülkemiz, en azından bugün olduğu kadar dinci hainler tarafından ele geçirilmemiş, memleket bu derece "peşkeş" çekilmemişti... Hatta hukuk bile iyi kötü işler durumdaydı...

Şimdi pişmanım... Çünkü artık mücadele edilecekse, bu mücadelenin  yurt dışından yapılabileceğine inanıyorum...

Geriye dönüp baktığımda iki yıl süren bir evlilik dışında pek bir pişmanlığım yok ama cumhuriyet düşmanlarıyla daha amansız bir mücadele vermeliydim diye düşünüyorum... Hakkımda açılan 180'e yakın dava bu mücadelemin yoğunluğunu gösterse bile; bana hâlâ bir şeyler eksik ve tamamlanmamış geliyor...

İnsan ömrü sınırlı... Yine de hırs, azim ve isteğim tükenmediği sürece, eksik kalanları tamamlamaya çalışacağım ve özellikle son 11 yıl içinde Mustafa Kemal Atatürk'e olan ve asla ödenemeyecek olan "namus borcum" için gösterdiğim inatçı çabamın benden daha genç olanlara örnek olup, ışık tutacağını düşünüyorum... 

60'ı görebilirsem tekrar bir yaş günü yazısında buluşmak umuduyla... 

CEM AKKILIÇ
22 Eylül 2018










1 yorum:

  1. Sevgili abim internette "Cem Akkılıç kimdir" diye aratın yazılı bir görsele denk geldim. Atatürk ilkelerinden şaşmayan bir güzel vatansevere denk geldim. Sağol, varol...

    YanıtlaSil

Hangi görüşten olursanız olun, buraya küfür ya da tehdit yorumları bırakmayın. Aksi durumda hakkınızda avukatım aracılığı ile savcılığa suç duyurusunda bulunabiliriz.

Yorumunuzun iletildiğinden emin olun. Yorum yazdığınız POP-UP penceresinin en üstünde şu ibareyi görün;

Yorumunuz kaydedildi, blog sahibinin onayından sonra gösterilecek.

Aksi durumda yorumunuzun ulaşması için kelime doğrulama işlemini tekrar yapın.

Ayrıca imla kurallarına göstereceğiniz hassasiyet, yorumunuzun onaylanmasında önemli bir etken teşkil edecektir.

Cem Akkılıç