Vicdanı neden sızlamıyor?
Yoksa hálá "Verirken bana mı sordular?" diyor. Bu kadar rahat ve umursamaz nasıl davranabiliyor Başbakan…
Tufan Türenç dünkü köşesinde sözde yardım kuruluşu olan Deniz Feneri’nin rezaletlerini sıralarken, yazısını işte bu satırlarla bitirmişti.
İki gündür İstanbul caddelerinde turluyorum. Her tarafta bu uluslar arası dolandırıcılık şebekesinin pankartlarını görüyorum. ‘’Yardımını esirgeme’’ ya da ‘’Türkiye bize güveniyor’’ gibi sloganlar bütün büyük cadde ve meydanlarda okunuyor. İzmir ve Ankara için de durum farklı değilmiş. Anlaşılan bu büyük hırsızlık tezgahını kuranlar aynen Erdoğan gibi susmayı tercih ediyor.
Türkiye’de insanların üzerine ölü toprağı serildi sanki. Boşvermişlik, kayıtsızlık, duyarsızlık toplumun bütün katmanlarına işlemiş durumda. Alman savcıları, bu hırsız din istismarcılarının burnundan getirirken; bizde halen bir soruşturma dahi açılmıyor ve sanki ortada bir şey yokmuş gibi davranılıyor.
Dini duyguları sömürülen milyonlarca insanın birikimlerini hortumlayan, vatandaşı keriz yerine koyan Deniz Feneri çetesi, utanmadan hala para topluyor. Ve bunu Ramazan ayında din-iman adına yapıyor. Bu toplanan paraların çok küçük bölümü belli ki kendi televizyon kanallarında uzun uzun reklamını yaptıkları yoksul ailelere dağıttıkları bulgur ve nohutlara gidiyor. Geriye kalan milyonlarca dolarlık pasta ise tarikatlara ve kendi hesaplarına aktarılıyor.
Tam anlamıyla bu olay, başta Fethullah Gülen ve diğer İslami tarikatların nasıl milyarlarca dolara varan bir servete kavuştuklarına açıklayıcı bir örnek teşkil ediyor.
Soruşturmayı derinleştiren Alman savcılığı, sanıkların itiraflarıyla karşılaşıyor. RTÜK Başkanı Zahid Akman toplanan paraları bir kargocu gibi Türkiye’deki hesaplara taşıdığı için Almanya’ya girişi yasaklanıyor.
Aslında yaşanılan bu büyük rezalet, Fenercilerin hocaları Necmettin Erbakan hazretlerinden aldıkları dersi çok iyi uygulamaya koyduklarını gösteriyor.
Yıllardır özellikle yeşil sermayeler tarafından dolandırılan, paraları lüp lüp edilen vatandaşların, halen bu çetelere nasıl olup da güvenerek birikimlerini veriyor olmaları ise gerçekten şaşırtıcı geliyor bana.
Konya’da çöken kaçak kuran kız yurdunda ölen çocukların ailelerinin, tarikat baskılarıyla şikayetçi olmamalarının, aynen toplanan bu paralar konusunda etkili bir şeriat despotizmi olabileceğini düşünüyorum.
Bakalım önümüzdeki günlerde daha ne rezaletler ortaya saçılacak…
Cem Akkılıç
6 Eylül 2008
süper sin yolun açık olsun .on numara işler çıkarmışsın gerçekleri birebir yazıyosun tekrar helal olsun.
YanıtlaSil