Klavyeci katibim


Yalakaysan sevilirsin...

Site açıp Atatürk'e söver sayarsan, sivrilirsin...

En büyük sensin abi dersen, yücelirsin...

Yalakalık altın gibidir, yere düşsen paslanmazsın...

Sana uzatılan barış (!) elini eğilip öpmezsen, ayıp etmiş olursun...

Yok karşı çıkıp, şark kurnazlığını belgelersen...

Ruh hastası olursun, kavgacı bu derler...

Hayatında mektup zarfı dahi yalamamış adamlar şimdi katibim oldular!..

Setiresi uzun, etekleri çamur...

İnternet ne büyük icadmış ki, aramızda ki büyük katipleri ve Mazhar Osman'ları ortaya çıkarttı... Geçmişte kağıt, kalemin yüzüne bakmayanlar şimdi klavyeci kâtibim kesildiler...

Mendilin içerisine lokum doldurdum,
Kâtibimi ararken internette buldum...

Bugün bazı web üstadlarını üzeceğim ama; benim gibi başka ruh hastalarının da varlığını onlara gösterme zamanı geldi artık...

Kendisini tanımam. Büyükse ellerinden, küçüğümse gözlerinden öpüyorum. İşte benim gibi kavgacı bir akıl hastasının yazdıkları;
(Çılgınlar çoktur bu sadece bir örnek)
'Bende şeriat düşmanıyım. Bu ülke Türkiye Cumhuriyetidir! Hepimiz Müslümanız, ancak şeriat ile idare edilmek ayrı bir konudur. Şeriat ile müslümanlığı bağdaştırmaya çalışıp, konuyu ekseninden çıkarma.
Hem konuyu, hem insanları şirazesinden çıkarmayın!
Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu, cumhuriyet rejimi ile yönetilen bir ülkede yaşıyorsun!
Şeriat ile yönetilmek istiyorsan, buyur Suudi Arabistan'a'

O zaman;

Kâtip benim ben katibin el ne karışır,
Kâtibime kolalıda klavye ne güzel yaraşır.

Beğenmeyen olduysa,

Haydi o zaman Katar'a, Şeyhlerin kucağına!


Cem Akkılıç
28 Nisan 2008